ECO - TREKKİNG Programı
şile ilçesinin ulupelit köyü'nde tamamen doğal bir ortamda eco-trekking etkinliği gerçekleştirildi...
PDR Veli Atölyesi
psikolojik danışmanlık ve rehberlik birimi tarafından düzenlenen “beni duymuyor, yerinde durmuyor:...
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlaması
öğrencilerimiz, cumhuriyet’in 101. yılını coşku içinde kutladı. tiyatro ve oratoryo gibi anlamlı p...
NUN Çocuk Atölyeleri
ebru atölyesi ebru sanatı, çocukların el becerilerini ve yaratıcılıklarını geliştirmelerine ya...
Summer Camp İstanbul
summer camp i̇stanbul, bu yıl dünyanın dört bir yanından gelen 25 öğrencinin katılımıyla 22 temmuz...
“Eğitim Fedakârlık İsteyen Bir Süreçtir”
Prof. Dr. İlber Ortaylı ortaokul ve lise öğrencilerimizle buluştu. Osmanlı’dan bugüne eğitim sisteminin serüvenini anlatarak konuşmasına başlayan Ortaylı, öğrencilerimize kendi hayatından hareketle tavsiyelerde bulundu.
Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türk eğitim sisteminin köklü bir gelenekten geldiğine dikkat çekerek başladığı konuşmasında, “1930’ların Türkiye’sinde eğitim sistemi oldukça başarılıydı. Bu başarıyı hiç şüphesiz Tanzimat devrinin önde gelen isimlerinden Ahmed Cevdet Paşa’ya borçluyuz. Tanzimat devrinde açılan erkek ve kız öğretmen okullarında yetişen talebeler gelecek yıllarda ülkenin gelişmesinde çok etkili olmuşlardır. O tarihe kadar sıbyan mekteplerinde öğrendiği basit İslam bilgisiyle yetinmek zorunda kalan kız çocukları artık beşeri ilimleri de öğreniyor ve devrinin şartlarına göre yetişiyorlardı. Sizlere tavsiyem o günlerin Türkiye’sini yakından görmek istiyorsanız Reşat Nuri Gültekin’in Çalıkuşu kitabını okuyun. Çalıkuşu romanı, bu toplumsal dönüşümü çok net anlatır. Cumhuriyet devrinde Tanzimat’ın attığı olumlu adımlar devam ettirildi. Mustafa Necati Bey gibi zevat eğitim seviyesini yükseltmek için çok uğraş verdiler. Avrupalı devletler ile mukayese ettiğimiz takdirde bizdeki eğitimin ilerlemesi ne yazık ki Avrupa ile eş güdümlü olmamıştır. Batı’da kilise eliyle ilerleyen eğitim faaliyetleri çok sonraki yıllarda laiklik ile tanışmıştır. Bizdeki medrese sistemi ise kapalı bir eğitim anlayışıyla devam etmiştir. Toplu eğitimi maalesef verememiştir. Fakat liyakat konusunun devlet bürokrasisine yerleşmesinde Osmanlı medreseleri çok başarılı olmuşlardır. Liyakatı ve bilgiyi önceleyen sınavlar ile adam kayırmanın önüne geçilmiştir.” şeklinde konuştu.
Osmanlı eğitim sisteminin liyakatı önceleyen tavrı sebebiyle o tarihe değin görülmemiş bir şekilde düzenli kadı ve müftü ataması yapıldığının altını çizen Ortaylı, “Tanzimat, bu aksamadan işleyen yapının üzerine Ahmed Cevdet Paşa gibi insanların gayretiyle toplu eğitim anlayışını gündemimize sokmuştur. Rüştiye ve İdadiler, Dârülfünun kurulmadan evvel en önemli tahsil organlarımız olmuşlardır.” dedi. Medresenin ilmi gelişimi engellediğine dair iddiaların tamamen yanlış olduğu belirten Ortaylı, bu türden hatalı yorumların zorlama olduğuna dikkat çekti.
Türkiye’nin özel okulculuk ile imlasını ıslah ettiğini söyleyen Ortaylı, “özel okullarla birlikte hem yabancı lisan hem de Türkçe öğretiminde muvaffak olunmuştur. Ve en önemlisi disiplinli bir eğitim anlayışına geçilmiştir. Özellikle Anadolu dışında yaşayan Türk ve Müslüman toplulukların içtimai ilerlemeleri bu okullar eliyle sağlanmıştır. 1917’de Rusya’da Bolşevik ihtilali olduğunda 1880’lerde açılmaya başlayan Usul-u Cedid mektepleri sayesinde Türk köylüsü Rus köylüsünün aydınlanma bakımından oldukça önündeydi. Eğitim fedakârlık isteyen bir süreçtir. Öğretmen az para kazanır fakat idealleri uğruna öğrenci yetiştirir.” dedi.
Türk tarihinin oldukça karışık olduğunu ve birden çok millet ile ilişkili olduğunu söyleyerek öğrencilerimize tarih boyunca yakın ilişkide bulunduğumuz doğu milletlerinin dillerini öğrenmeleri tavsiyesinde bulundu. Özellikle Farsça ve Arapçanın medeniyetimizi topyekûn anlayabilmek için olmazsa olmaz olduğuna dikkat çekti. Öğrencilerimizin Türk tarihinden kopmamaları gerektiğinin altını çizen Ortaylı, “Türk dünyasıyla iletişiminizi her daim muhafaza edin. Özbekçenin, Kazakçanın farklı diller olduğu algısını yaymaya çalışanlara kulak asmayın. Özbekler de Kazaklar da aynı bizler gibi Türkçe konuşmaktadırlar. Yalnızca araya giren uzak mesafe ve uzun yıllar sebebiyle birbirimizi anlamakta azıcık zorlanıyoruz o kadar. Gündelik cereyanlara kapılıp özümüzden ve geleneğimizden kopmamaya gayret edin.” tavsiyesinde bulundu.
Ortaylı, programımızın sonuna doğru öğrencilerimizin yakın tarih hakkındaki sorularını cevapladı. Öğrencilerimiz tarih ile dolu bir gün geçirdiler. Televizyon ekranlarında görüp kitaplarını okuyarak hayran oldukları Prof. Dr. İlber Ortaylı ile buluşmanın heyecanını yaşadılar. Hediye takdimi ile sona eren programın ardından konuğumuzu alkışlar eşliğinde uğurlayan öğrencilerimiz gülen yüzler ile konferans salonundan ayrıldılar.