Çocukların Sevgi Dilleri
“Çocuğum beni anlamıyor. Her dediğini yapıyorum, her istediğini alıyorum fakat mutlu edemiyorum. Mutlu olması için gece gündüz çalışıyorum, kazandığım her şeyi onların iyi bir geleceği olsun diye yapıyorum ama olmuyor. Başarılı olmalarını, sorumluluk sahibi olmalarını, yüksek notlar almalarını istiyorum ama bu isteklerim umurlarında bile değil. Ve bazen önemsenmediğimi düşünüyorum; söylediğim sözler, uyarılar, öğütler bir kulaklarından girip bir kulaklarından çıkıyor. Öyle zamanlar oluyor ki çileden çıkıyorum, sinirleniyorum, kızıyorum ama kendimi üzdüğümle kalıyorum.” sitemlerini anne babalardan sıklıkla duyarız. Bu sorulara “Neyi gözden kaçırıyorum, daha farklı ne yapmam gerekiyor?” sorusu da ekleniyorsa, bilelim ki doğru yoldayız. Sahi, neyi gözden kaçırdığımızı düşünüyoruz? Korkarız ki gözden kaçırdığımız şey tam da güneş enerjisi ile çalışan bir aracı benzinle çalıştırma çabasına benziyor. Oysa çocuğumuzun ihtiyacı tam da güneş enerjisi gibi bir şey; doğasına uygun, az bir çabayla ulaşılabilen ve en önemlisi karmaşık olmayan. Evet, bir çocuk her ne kadar özgün şekillerde yetiştiriliyor olsa da en temelde ihtiyacı olan şey sevgidir. Bu ihtiyacı tam manası ile karşılanmadığı zaman diğer tüm çabalar ve girişimler yetersiz kalacaktır. Örneklendirecek olursak, temeli sağlam olmayan bir binayı yaparken ne kadar kaliteli malzeme kullanırsak kullanalım yıkılması kaçınılmaz olacaktır.
“Acı gerçek şudur ki pek az çocuk koşulsuz sevildiğini ve önemsendiğini hisseder. Bir başka gerçek de çoğu anne babanın çocuklarına çok derin bir sevgi ile bağlı olduğudur. Peki, bu çelişki neden? Esas neden çok az anne babanın kalplerinde hissettikleri sevgiyi olduğu gibi çocuklarının kalbine iletmeyi bilmesidir. Pek çok anne baba çocuklarını sevdikleri için bunu, onların otomatik olarak bildiğini düşünür. Bazılarıysa ‘seni seviyorum’ demenin yeterli olduğuna inanır. Ne yazık ki bu doğru değil. Sevgiyi hissettirmek ve söze dökmek tabii iyidir, ama bu bir çocuğu koşulsuz sevildiğine inandırmaya yetmez. Bunun nedeni çocukların davranışlarla motive olmasıdır. Onlara nasıl davrandığınıza hareketlerle tepki verirler. Onlara ulaşmak için onların kuralları ile sevmelisiniz, yani davranışınızla göstererek” (Chapman & Campbell, 2003).
Deniz ve Berna, sekiz yaşındaki oğulları Bünyamin’in nesi olduğunu bir türlü anlayamazlar. Ortalamanın üzerinde bir algılama gücüne sahip olmasına karşın bu sene okuldaki durumu pek iç açıcı değildir. Bir alıştırma verildiğinde öğretmenine gidip tekrar tekrar açıklamasını ister. Öğretmeninin masasını neredeyse günde en az sekiz kez ziyaret edip daha fazla bilgi ister. Sorun işitme probleminden mi yoksa algılamadan mı kaynaklanıyordur? Deniz ve Berna, Bünyamin’in kulaklarını muayene ettirir, okul danışmanı da ona bir kavram testi uygular; Bünyamin’in işitmesinde problem olmadığı gibi algılaması da üçüncü sınıf öğrencisi için gayet normaldir.
Oğulları ile ilgili başka şeyler de onları şaşırtmaktadır. Bünyamin’in davranışları eskisinden farklı olarak haşindir. Öğretmenlerinin onun sınıfıyla yemek yediği günlerde Bünyamin, ona daha yakın olabilmek için bazen diğer çocukları itip kakmaktadır. Teneffüslerde öğretmen oyun alanında belirdiği an diğer çocukların yanından derhal uzaklaşmakta, önemsiz bir soru sormak üzere ona doğru koşup diğerlerinden kaçmaktadır. Eğer öğretmen teneffüslerde onların oyununa katılırsa, Bünyamin oyun süresince onun elini tutmaya çalışır.
Geçmişte oldukça mutlu ve özgür bir çocuk olan Bünyamin, kavgacı ve bağımlı bir çocuk oluvermiştir. Bünyamin’in böyle davranmasının sebepleri araştırıldığında ailesinin hayatında değişen durumların olup olmadığı sorulur. Cevabında annesinin tam zamanlı bir işe başladığı ve babasının haftanın iki günü farklı bir şehirde çalıştığı öğrenilir. Önceden annesi ve babası ile daha fazla vakit geçirdiği, şimdi bu vakitlerin oldukça kısaldığı ve geçmişte hafta sonları birlikte spor yapmak gibi aktiviteleri artık yapmadıkları fark edilir. Bünyamin’in temel sevgi dilinin “nitelikli zaman” olduğu görülür araştırma sonucunda. Deniz ve Berna, Bünyamin ile daha fazla vakit geçirmeye başlarlar. Bir süre sonra Bünyamin’in eskisi gibi mutlu ve özgür bir çocuk olmaya başladığı görülür.1
O hâlde çocuklarımız için yapacağımız ilk hamle sevgi dillerini keşfetmek olmalıdır. Şimdi bunu nasıl yapabileceğimize bakalım. Genel olarak sınıflandırırsak beş sevgi dili vardır ve çocuğumuz bunlardan bir tanesini diğerlerinden daha çok tercih ediyordur. Bunu anlamak için öncelikle çocuğumuzu çok iyi gözlemliyor olmamız gerekmektedir.
Çocuğumuzun Sevgi Dilini Nasıl Keşfedebiliriz?
i. Bize olan sevgisini nasıl ifade ettiğini gözlemleyerek,
ii. Başkalarına olan sevgisini nasıl ifade ettiğini gözlemleyerek,
iii. En çok neyi istediğine kulak vererek,
iv. En çok nelerden yakındığına dikkat ederek,
v. Ona iki farklı sevgi dili örnekleri sunup seçim yapmasını sağlayarak.
Bu seçenekler ile çocuğumuzun sevgi dilini keşfetmemiz bazen zorlayıcı olabilir. Bu durumda yapmamız gereken her hafta bir sevgi dilini seçip çocuğumuza hafta boyunca uygulamak olmalıdır. Bu süreçte çocuğumuza seçenekler sunarak tercihlerde bulunması da bize yardımcı olacaktır. Böylelikle hangi sevgi dilinde davranmamız daha çok hoşuna giderse çocuğumuzun sevgi dili odur diyebiliriz. Tabii ki çocuğumuzun sevgi dilini keşfettikten sonra sadece o dilden değil, duruma göre diğer sevgi dillerinden de faydalanabiliriz.
Peki, Nedir Bu Beş Sevgi Dili?
1. Sevgi Dili: Fiziksel Temas
Ailesi ile yeni bir muhite taşınmış olan Semiha beşinci sınıf öğrencisidir. Yapılan görüşme esnasında Semiha; “Bu sene zor bir seneydi, taşınmak ve yeni arkadaşlar edinmek zorunda kaldım. Eski okulumdaki herkesi tanıyordum. Onlar da beni tanıyordu.” diyerek yakınır. Semiha’ya eski okulundan ayrıldığı, başka bir eve taşındıkları için anne ve babasının onu sevmediği gibi bir hisse kapılıp kapılmadığı sorulduğunda ise şöyle yanıt verir: “Yok hayır. Bunu kasıtlı yaptıklarını asla düşünmedim. Beni sevdiklerini biliyorum çünkü beni sık sık kucaklar ve öperler. Keşke taşınmak zorunda kalmasaydık ama babamın işinin önemli olduğunu biliyorum.”
Vaka örneğinde görüldüğü gibi Semiha’nın sevgi dili fiziksel temastır. Bu dokunuşlar ona anne ve babasının onu sevdiğini söylemektedir. Kucaklamalar ve öpücükler sevgi dilini konuşmanın en alışılagelmiş yoludur ama başka yolları da yok değildir. Bir baba bir yaşındaki oğlunu havaya fırlatır. Yedi yaşındaki kızını öyle bir döndürür ki kızı kahkahalar atar. Bir anne üç yaşındaki kızını kucağına oturtup ona masallar okur. Fiziksel temas sevgi dilleri arasında en kolay uygulanabilendir çünkü fiziksel temas için anne babanın özel bir olaya ve mazerete ihtiyacı yoktur. Sevgiyi çocuğa sürekli aktarma durumu mevcuttur (Chapman & Campbell, 2003).
2. Sevgi Dili: Onay Sözleri
“Babam beni seviyor mu? Evet, çünkü top oynadığımda bana tezahürat yapıyor, oyundan sonra da bana ‘bu kadar iyi oynadığın için teşekkürler’ diyor. Önemli olan şeyin kazanmak değil, elimden gelenin en iyisini yapmak olduğunu söylüyor.” On dört yaşındaki Ahmet sözlerine söyle devam eder: “Hata yaptığımda bana üzülmememi, elimden geleni yaptığım sürece daha iyi olacağımı söylüyor.”
Sevgimizi ifade ederken sözcükler çok önemlidir. Şefkat ve sevgi sözcükleri, övgü ve teşvik sözcükleri, olumlu yönlendirme sağlayan sözcükler, hepsi de “sana önem veriyorum” demektir. Bu tür sözcükler çocuğun ruhuna serpiştirilen hafif ve sıcak yağmur damlaları gibidir. Çocuğunuzun iç dünyasındaki değer ve güvenlik duygusunu besler. Bunlar çabucak söylense de kolayca unutulmazlar. Bir çocuk onay sözlerinden ömrünün sonuna kadar faydalanır. Tam aksine, geçici kızgınlıklarla söylenen kırıcı sözler, çocuğun özgüvenini zedeleyebilir ve yeteneklerinden şüpheye düşmesine yol açabilir. Çocuklar söylediğimiz her söze yürekten inandığımızı düşünürler (Chapman & Campbell, 2003).
3. Sevgi Dili: Nitelikli Zaman
Dört yaşındaki Sara annesinin bacağını çekiştirerek: “Anne, anne, hadi oyun oynayalım.” der. “Şu anda oynayamam.” diye cevap verir annesi. “Şu salatayı yapayım, biraz kendi başına oyna, sonra birlikte oynarız.” Beş dakika sonra Sara geri gelip oyun oynamak için tekrar yalvarmaya başlar. Annesi şöyle der; “Hayatım, ilk önce bu salatayı bitirmem gerektiğini sana söyledim. Şimdi koş bakalım, birkaç dakikaya yanında olacağım.” Sara mutfaktan çıkar tam dört dakika sonra yine geri döner. Nihayet salata bitmiştir. Artık oyun oynayabileceklerdir. Ancak Gül aynı senaryonun ertesi gün de tekrarlanacağını bilir.
Sara ve annesinden ne öğrenebiliriz? Büyük olasılıkla Sara temel sevgi dilinin nitelikli zaman olduğunu ortaya koymaktadır. Sevildiğini hissetmesini sağlayan şey annesinin ona ayırdığı zaman dilimidir. Bu onun için o kadar önemlidir ki tekrar tekrar geri döner. Ancak anne, bu yinelenen talepleri çoğunlukla işin ortasında rahatsız edilmek ve işinin bölünmesi olarak görür. Eğer ısrarı uzarsa sabrı taşıp Sara’yı yalnız başına odasına göndermektedir. Bu durum Sara’nın ihtiyacı olanın tam tersidir. Bir çocuğun sevgi deposu boşsa ve bunu doldurabilecek tek şey ilgi ise çocuk ihtiyacı karşılanıncaya kadar her şeyi yapacaktır.
Annesi Sara’nın sevgi dilini keşfetmiş olsaydı, salataya başlamadan önce on beş dakikasını Sara’ya ayırsaydı, onun sevgi deposunu doldurmuş olmakla birlikte salatayı daha huzurlu yapabilecekti. Birlikte vakit geçirmek, olumlu göz teması, kaliteli sohbetler, hikâye anlatımı, oyun oynamak gibi paylaşımlar çocuğunuzun nitelikli zaman ihtiyacını karşılayacaktır (Chapman & Campbell, 2003).
4. Sevgi Dili: Armağanlar
On yaşındaki Rabia’ ya anne ve babasının onu sevdiğinden nasıl bu kadar emin olduğu sorulduğunda, “Odama gelin de size göstereyim” der. Odasına gidildiğinde bez bir bebek gösterir: “Bunu bana Kapadokya’dan getirdiler.” Sonra da oyuncak bir ayı göstererek; “Bunu bana ilkokula başladığımda aldılar, şu yaramaz ördeği de babam bir iş seyahatinden getirdi.” der. Anne ve babasının almış olduğu armağanları göstererek odasının içinde turlar. Armağanların tamamı, annesi ile babasının ona olan sevgilerini ifade etmektedir.
Rabia’nın sevgi dili armağandır ve sevgi dili armağan olan çocuklar için hediyenin sunumu önemlidir. Armağanın büyüklüğünden ziyade ambalajı, kurdelesi ve sevginizi hissetmesi önemlidir. Almış olduğunuz hediyeler ona olan sevginizin nişanesidir. Armağanın maddi değerinden ziyade çocuğunuzun ona atfetmiş olduğu değer önemlidir.
5. Sevgi Dili: Hizmet Davranışları
On altı yaşındaki Ahmet’e “Annenin ve babanın seni sevdiğini hissediyor musun?” diye sorulduğunda; “Evet, genelde hissediyorum. Ödev yaparken annemi yardıma çağırdığımda hemen geliyor, bana güzel yemekler hazırlıyor, dolabımı düzenlememe yardım ediyor. Babama gelince; beni sevdiğini biliyorum ama bazen hissedemiyorum. Mesela beni basketbol antrenmanlarıma götürdüğünde ya da kırılan arabamı birlikte tamir ettiğimizde beni sevdiğini hissediyorum ama dün bisikletim çamura battığında ondan yardım istediğimde kendin yapabilirsin dedi. Ne kadar uğraşsam da çıkaramadım, gerçekten yardıma ihtiyacım vardı. Benim kendi başımın çaresine bakabilmem için bunları yapıyor ama ben böyle zamanlarda beni sevdiğini hissedemiyorum.” der.
Çocuklarınıza verdiğiniz bu hizmet davranışları yaşlarına uygun düzeyde olup, yeteneklerini ve gelişimlerini engellemeyecek düzeyde olmalıdır. Çocuğunuzun size ihtiyacı olduğunda yanında olmanız, yardıma ihtiyacı olduğunda destek vermeniz sevgi deposunu doldurmaya yeterli olacaktır.
Her çocuk özeldir ve kendine has özellikleri ile dünyaya gelmiştir. Her birinin dünyayı anlamlandırmaları, sevgiyi alış şekilleri farklıdır. Günlük yaşantımız esnasında bizlere sürekli sevgi dilleri noktasında ipuçları sunan yavrularımızı biraz daha yakından gözlemlediğimiz ve davranışlarının altında yatan isteklerini ve beklentilerini fark edebildiğimiz o kıymetli an, çocuklarımıza özel o sevgi dilini kullanmanın tam zamanıdır.
NUN Okulları
PDR Birimi
Kaynakça
Chapman, G. & R. Campbell. Çocuklar İçin Beş Sevgi Dili. Ankara: Sistem Yayıncılık, 2003.