Okul Tanıtım Turu
Hemen Başvur
NUN Okullarında Çalışmak İçin
Hemen Başvur

Çocuklarda Öz Güven Gelişimi

“Öz güven; heyecan, mutluluk ve başarının olduğu ortamda kendiliğinden gelişir.”

(Gael Lindenfield)

“Çocuklarımızın ihtiyaçlarına yanıt verebilmek için kendimizi değiştirmeliyiz; ancak bu tür bir değişimin eziyetini çekmeye gönüllü olduğumuz zaman çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu türde aileler olabiliriz.”

(M. Scott Peck)

Öz güven gelişiminde önemli kavramlardan biri sevilmeye değer olmaktır. Her anne-baba, doğal olarak çocuklarını sever, ama sevginin nasıl ifade edildiği önemlidir. Koşulsuz sevgi, “Ben ne yaparsam yapayım annem babam beni sever, beni kabul eder” anlamına gelir ve hayatta ayakta kalmamızı sağlayan en önemli güçtür.


Çocuğun sağlıklı kişilik gelişimi için “öz güven” ilk sıralarda gelir, çünkü hayatta kendine güvenen bireyler, başarılı ve mutlu olmak için bir adım öndedir. “Kişilik gelişiminde önemli bir yer tutan öz güven nedir? Öz güveni yüksek çocuklar nasıl yetiştirilir? Ailelere düşen görevler nelerdir?” sorularının yanıtlarını bu yazımızda ele almaya çalışacağız.

Öz güven, temel anlamda bireyin “kendine güvenme duygusu” dur. Yani bireyin, kendisi ile ilgili olumlu düşüncelere sahip olması, kendi gücüne ve yeterliliğine inanması, kendini tanıması, hayata karşı yapıcı ve olumlu bir bakış açısının olması demektir. Çocuğun kendine güveninin olması onun hayatta daha sağlam adımlarla ilerleyebilmesi açısından önem teşkil etmektedir.

Öz güven, tek bir cümle ile yıkılmadığı gibi tek bir yorumla da gelişmez. Çocukların kişilikleri, kendi davranışlarının çevreleri üzerinde yarattıkları etkileri gözlemleyerek gelişir. Eğer çocuk anne-babasından ve yakın çevresinden olumlu geri bildirimler alıyorsa; o zaman kendisinin yeterli ve sevilebilir bir birey olduğunu düşünür. Böylece, bu düşünce daha sonrasında inanışa ve kişilik özelliğine dönüşür.

Öz güven gelişiminde önemli kavramlardan biri sevilmeye değer olmaktır. Her anne-baba, doğal olarak çocuklarını sever, ama sevginin nasıl ifade edildiği önemlidir. Koşulsuz sevgi, “Ben ne yaparsam yapayım annem-babam beni sever, beni kabul eder” anlamına gelir ve hayatta ayakta kalmamızı sağlayan en önemli güçtür. Çocuklar anne-babaları tarafından koşullu olarak sevildiklerini hissederlerse (başarılı olursam, uslu durursam, onları üzmezsem beni severler gibi), o zaman ya anne-babayı memnun etmek için sürekli uğraşırlar ki- bu da kendilerine olan güvenlerini olumsuz etkiler- ya da çaresizlik duygusu ile bu çabadan vazgeçerler. Koşulsuz olarak sevilebilir olmak kadar önemli olan diğer bir kavram ise, yeterlilik duygusudur.

Birey kendi ayakları üzerinde durabildiğini, üstüne düşen sorumlulukları yerine getirebildiğini, davranışlarının sonuçlarını kabul edip yaşayabildiğini fark ettiğinde kendine olan güveni de tam demektir. Her bireyin kendini artı ve eksileriyle tanıması, kabul etmesi, becerilerinin ve ihtiyaçlarının farkında olabilmesi kendine güveni oluşturmada önemlidir (Akın Bakanay, 2010).

Çocuklarda öz güven gelişimi yaşam boyu devam eden bir süreç olmakla birlikte, bu gelişimin temelleri 0-6 yaş döneminde çocuğun anne-babasından, öğretmenlerinden, diğer yetişkinlerden ve arkadaşlarından aldığı geri bildirimlerle atılır (Akın Bakanay, 2010). Okul öncesi dönemde öz güven genelde yüksektir. Çocuk, bu dönemde ilk seferinde başarısız olduğu bir şeyi bir süre sonra başarıyla yapabileceğini bilmektedir.

Başarısız oldukları bir şeyi tekrar tekrar yapma isteğindedir. Okul yıllarında okula başlamanın da etkisiyle, kendi becerileriyle ilgili çevreden daha fazla geri bildirim almaya başlarlar. Sınav sonuçları, ödevler, yetişkinlerin ve diğer çocukların yorumları etkili olur ve artık çocuk kendisiyle ilgili daha gerçekçi bir fikir kazanır. Çocuk okul yıllarında daha çok girişimde bulundukça, okul öncesi dönemdeki yüksek öz güveni daha gerçekçi boyutlara çekilir (Bayhan ve Artan, 2005).

Çocuklarda öz güven eksikliği belirtileri şunlardır:

  • Sosyal ortamda utangaçsa ya da uyumsuz davranıyorsa,
  • Yardım istemeyecek kadar çekingen olduğu veya kendini yalnız hissettiği için okul başarısı düşükse,
  • Ödevleri konusunda çok endişeliyse veya çok mükemmel olmak için uğraşıyorsa,
  • Görev ve sorumluluklardan kaçıyorsa,
  • Yanında güvende hissettiği kişilerden ayrılmakta zorluk yaşıyorsa,
  • Parmak emmek veya altını ıslatmak gibi alışkanlıklardan uzun süre vazgeçmemişse,
  • Karar verme veya fikirlerini söyleme konusunda zorluk yaşıyorsa,
  • Kaygı, korku, fobi veya takıntılar nedeniyle hareketleri kısıtlanıyorsa,
  • Eleştiri ve şakalara karşı aşırı hassassa,
  • Strese karşı baş ağrısı, mide bulantısı veya ciltte döküntüler şeklinde fiziksel tepkiler geliştiriyorsa,
  • Gösteriş veya kabadayılık yapıyorsa,
  • Başkalarını ısrarla kıskanıyor veya imreniyorsa,
  • Övgüleri kabul etmiyor ve kendini değersiz hissediyorsa,
  • Kendi duygu ve düşüncelerini ifade edemiyorsa,
  • İlişkilerinde sınır koyamıyorsa,
  • Sürekli utanç, suçluluk ve sevilmeme hissi duyuyorsa öz güven eksikliğinden bahsedebiliriz

(Lindenfield, 1994)

Öz güven gelişiminde ailenin önemi

Çocuklarda öz güven gelişiminde pek çok önemli faktör vardır. Ancak, bunların en önemlisi bebeğin güvenle bağlandığı ilk kişiler, yani anne-babalardır. Anne-babanın çocuğa karşı tutumu, ebeveynlik stili, çocuktan beklentileri, çocuğun kendisiyle ilgili olumlu düşünceler geliştirmesinde yapıcı veya yıkıcı etkiler oluşturur (www.cocukludunya.com). Çocuğun sevgi ve saygıdan uzak, baskıcı ve otoriter bir ortamda büyümesi, kendine duyduğu güven duygusunu etkilemekte, çocuğu otoriteye bağımlı yaparak içe kapanık ve çekingen bir birey haline dönüştürmektedir. İlgisiz, kayıtsız anne-baba tutumunda ise, çocuğu sürekli yalnız bırakan aileler çocuğun temel ihtiyaçlarını aksatırlar.

Çocuklarına kural koymayan bu ailelerde, çocukların başarıları göz ardı edilirken, hataları ise sürekli yüzüne vurulur. Bu yüzden bu ailelerin çocukları, diğerlerinin gözünde hep başarısız olduğunu düşünür. Sonuç olarak, öz saygısı az ve saldırgan bireyler yetişebilir (Çolak, 2018). Çocuklarda öz güvenin gelişmesini engelleyen anne-baba tutumlarından bir diğeri de, aşırı korumacı anne-baba tutumudur.

Çocuklarını sevgi ve şefkate boğan anneler, çocukları hiçbir zorlukla karşılaşmasın diye çocuğun yapması gereken işleri yapar ve ona fazla yük vermez. Çocuğun bütün sorumluluklarını üstlenmek, çocuğun kendi sorunlarını çözme becerisi kazanmasına engel olur ve “ben yapamam” duygusu gelişir. Bu öz güvenin azalmasına, çocuğun kendisini yetersiz 

hissetmesine, annesine sormadan hareket edemez hale gelmesine neden olur (www.cocukludunya.com). Demokratik anne-baba tutumunda ise, ailenin çocuğa gösterdiği sevgiyi çocuk algılar ve ailede empati anlayışı hakimdir. Böylelikle daha az bağımlı, ayakları üzerinde duran bireyler yetişebilir. Uyumlu aile ortamı ve demokratik ebeveyn tutumu, çocukların öz güven gelişimini desteklemektedir (Çolak, 2018).

Çocuklarda öz güveni geliştirmenin yolları

Öncelikli olarak çocuğunuza onu hiçbir koşula bağlı olmadan sevdiğinizi hissettirin.

  • Çocuğa karşı olumlu bir dil kullanın. Başarısız olduğu ya da hata yaptığı durumlarda dahi onun kişiliğine dönük değil olaya dönük eleştiriler yapın, yapıcı bir dil kullanın.
  • Çocuğunuzun becerilerinin gelişmesi için fırsat verin. İlk denemelerinin mükemmel olmasını, ya da her yaptıkları, denedikleri alanda en iyi olmalarını beklemeyin.
  • Başarı ve başarısızlıklara değil çabaya odaklanın. Önemli olan çocuğun kendini ortaya koymak için gösterdiği çabadır. Çabayı fark etmek, ödüllendirmek (her zaman maddi ödüllerden çok anne-babanın olumlu geri bildirimleri daha etkilidir) öz güveni destekler.
  • Bireysel özelliklerinin farkında olun.
  • Takdir etmekten çekinmeyin. Gerçekçi ve anlaşılabilir kelimeler ile takdir ettiğiniz davranışı belirtin.
  • Fiziksel görünüşleri ile ilgili olumsuz eleştiri ve kıyaslamalardan uzak durun.
  • Sorumluluk alması için büyümesini beklemeyin yaşına uygun sorumluluklar verin. Tek başına bir şeyler yapmasına izin vermek ona saygı duyduğunuzu ve ona güvendiğinizi göstermenin en etkili yoludur.
  • Çocukluktan itibaren yaşına ve yeteneğine uygun olarak çocuğunuza araştırma alanı tanıyın ve bu alanlarda uğraşması için izin verin. Yapmak istemediği etkinlikleri yaptırmak için zorlamayın.
  • Kendi sorunlarına çözüm bulması için destekleyin, onun yerine problemleri çözmeyin.
  • Kriz durumlarında, zor zamanlarda yanlarında olun. Çocuklar anne-babalarına her zaman ihtiyaç duyarlar, işleri onun yerine yapmak için değil ama onu desteklediğinizi, gerektiğinde onu koruduğunuzu göstermek için orada olun.
  • Kendilerini olumsuz olarak yargılamalarına izin vermeyin. “Ne kadar beceriksizim, yine suyu döktüm” gibi cümlelere “Sen beceriksiz değilsin, ara sıra küçük kazalar olabilir, temizlemek için yardım istersen bana haber ver” gibi karşılıklar vermek çocuğun benlik algısını olumsuz olarak etkileyecek etiketlemelere engel olacaktır (Akın Bakanay, 2010).

 

Gülçin Çolak
Rehber Öğretmen